Dokuz
yaşımdan beri deniz ve yelkenlile'le haşır neşir bir deniz aşığıyım. Vega
ile tanışana kadar katamaranlara hep dudak bükmüşümdür. İlk teknem çocukluk
aşkım, daha sonraki teknelerim olağanüstü aşk maceralarımdı, Hepsi de
monohull (tek gövdeli) yelkenli teknelerdi. Katamaran olan son teknem
Vega ise mantık izdivacım. Vega'yı almadan önce üç yaz üstüste, üçer beşer
hafta kiraladim, her türlü şartta denedikten sonra almaya karar verdim.
Oysa önceki teknelerime hep aşık olup gönlümün sesine koşmuşumdur.
|
Şimdi
ise katamaranların neden yeterince yaygınlaşmadıklarına şaşarım.
Çeşitli monohull teknelerle bir ömür deneyimleri olan ve kiraladığım
dönemleri saymazsak, altı yılı aşkın bir süredir katamaranla yaşayan
biri olarak size, kendimce dezavantaj ve avantajlarından bahsedeyim.
|
Dezavantajlar:
1 - Aynı boyda bir mono-hull tekneye oranla oldukça pahalı
olmaları.
2 - Marinada işgal ettikleri yer nedeniyle konaklama,
çekek, vs. gibi metrekare cinsinden hesaplanan, giderlerinin fazla olması.
3 - Orsa seyirlerini mono-hull tekneler kadar dar açıyla
gerçekleştirememeleri.
4 - Bir tekneden çok uzay aracına benzemeleri. Klasik
kuğu hatlı yelkenliler yanında birhayli çirkin olmaları.
5*- Hafif olmalarına karşın rüzgara çok fazla yüzey gösterdiklerinden,
rüzgara karşı motor seyirlerinin fazla güç gerektirmesi (Her katamaran
için doğru olmayabilirse de Vega için gerçek. Gerçi rüzgar varken motora
ihtiyaç niye olsun ki)
6*- Motor seyrinde, dalgayı baştan aldığınızda, dalga
aralıklarına da bağlı olarak fazla başkıç yapması. (Tekne yalpaya düşemediğinden
başkıç normalden biraz daha fazla oluyor)
7 - Deplasmanları çok daha az olduğundan, ağır yüklerden
mono-hull teknelere göre daha fazla etkilenerek, performanslarının düşmesi.
* 5. ve 6. sırada sayılanlar her katamaran için geçerli değildir.
Avantajlar:
1 - Yelken performansları muhteşem. Katamaranlar denizlerin
yarış atları. Aynı boyda mono-hull bir tekneyle yapabildiğiniz süratin
en az birbuçuk ,bazen iki katını yapabilirsiniz. Bahsettiğim gezi sınıfı
bir katamaran için geçerli sürat amaçlı yapılmış katamaranlar anormal
hızlara ulaşabiliyorlar. Vega 12.6 metre boyunda. Bu güne kadar erişebildiğim
en yüksek hız 21.4 knot oldu (tabi ki sadece yelkenle). Geçen sene, zaman
zaman sağanakların 55 knot'a eriştiği bir fırtınayı arkama alıp kaçarken
motorsuz ve yelkensiz, çıplak direkle 8.5 knot'a ulaştım.
2 - Katamaranlar emniyet açısından, başka teknelerin
erişemiyeceği üstünlüklere sahip. Birçok markanın ürünleri batmama özelliği
taşıyor. Eski katamaranların aksine yeni dizayn katamaranların alabora
olma olasılıkları hemen hemen yok gibi.
3 - Balast ve derin salmalara gereksinimleri olmadığından,
su kesimleri oldukça az. Bu sayede sığ sulara girebilmek mümkün. Vega'nın
12.6 m.lik boyuna karşılık draft'ı sadece 160 cm. Başka dizaynlarda daha
da kısa olabiliyor.
4 - Ağır salmaları olmadığından aynı boydaki bir mono-hull'a
göre çok daha hafif olabiliyorlar. Bir örnek vermek gerekirse, Şu sıra
bağlı olduğum iskeledeki komşumun 13 m. boyundaki polyester yelkenlisi
16 ton iken, eni onunkinin iki katı olan benim teknemin ağırlığı sadece
7 ton.
5 - En sert havalarda bile yelken seyrinde teknenin bayılmaması
(yan yatmaması) inanılmaz bir konfor. Önceki teknelerimde yelken seyrine
çıkarken, teknenin içindeki herşey kaldırılıp dolaplara tıkılır, ortada
devrilip düşebilecek şeyler unutulduğunda seyir kabusa dönüşürdü. Şimdi
ise, masamda rakım, ocakta tencerem varmış umurumda olmuyor. Her teknede
sert havalarda misafirleri deniz tutmasi vaka-i-adiyeden olmasina karşın,
katamaranlar da nadirattan.
6 - Her iki gövdede birer motor bulunması, hem emniyet
hem manevra açısından büyük kolaylıklar sağlıyor. Mono-hull teknelerde
içeride motor sesi ve bazen mazot kokusu önüne geçilemez bir sorundur.
Oysa pek çok katamaranda, Vega'daki gibi, motor dairelerinin teknenin yaşam
alanlarından tamamen ayrı kompartımanlarda bulunması, bu sorunu kökten
hallediyor.
7 - Kamaraların, birbirlerinden oldukça uzak ve izole olması,
gerçek anlamda mahremiyet sağlayabiliyor. (örneğin benim teknemde, her
iki gövdede başta ve kıçta birer tane olmak üzere dört adet çift kişilik
kamara mevcut, ve hiçbirinin diğeriyle direkt bir komşuluğu yok, aynı
gövdede olanlar bile uzun bir koridorla birbirlerinden oldukça uzak)
8 - Sanırım yaşam alanlarının ne kadar geniş olabildiğinden
bahsetmeye gerek bile yok.
9 - Genelde mono-hull teknelerde kokpitten salona derin
bir merdivenle inilir. Ne kadar şık döşenirse döşensin, salon bir yeraltı
odasıdır. Lumboz, ya da hatch'ler (pencere) yüksekte kalır, etrafı görebilmek
mümkün olmaz. Şimdilerde Deck-Saloon dizaynlarla bu dezavantajın üstesinden
gelinmeye çalışılıyor. Oysa katamaranlarda salon genellikle kokpit'le
düzayak, yaz kış ışıl ışıl, ve panoramik bir manzaraya sahiptir.
Mono-hull'lara
göre avantaj ya da dezavantaj olarak değerlendirilemeyecek önemli
bir farklılık da, katamaranlarda ana yelkenin cenovaya oranla (mono-hull'lardakinin
aksine) çok daha büyük olması (istisnaları var). Ana yelken çok
daha büyük olunca kavançalara özellikle dikkat etmek gerekiyor.
Sürpriz kavançalara düşmemek için aşırı dikkat ya da emniyet donanımı
gerekebiliyor. Buna karşılık Spinakker (balon) kullanımı çok daha
kolay. Teknenin geniş olması gönder (spinakker boom) kullanımını
gereksiz kılıyor. Balon seyrinde başüstüne gitmeden kavança etmek
mümkün oluyor. Elbette ki gönder kullanımının trim açısından bazı
üstünlükleri var. Ama ekipsiz spinakker seyri yapabilmek mono-hull
bir teknede olanaksız. İster inanın ister inanmayın, tek başıma
olduğumda dahi balon basabildiğim oldu. |
|
Katamaran kullanma duygusu, bence, doruklarda bir yelken keyfi yanında
sürat, emniyet ve konfor.
|
Buraya
kadar okuduysanız büyük bir olasılıkla, objektif olmadığımı, bir
katamaran fanatiği olduğumu düşünüyorsunuzdur. Doğrusunu söylemek
gerekirse ben de yaşamımın on yıl öncesine kadar katamaranlara dudak
büktüm. Hala da gözümü okşayan klasik bir yelkenli gördüğümde iç
geçirdiğim olmuyor değil. Vega'yı okşadığım çok nadirdir. Ama bazı
tekneleri gördüğümde dayanamayıp dingime atlayıp yanaştığım, sahibiyle
tanıştığım, içini dışını gezdiğim, hayranlık ve sevgiyle okşadığım
oluyor. Bazen de sıkı bir orsa seyrinde 40-45 derece yatmış mir
mono-hull'u görünce yekede kendimin olmasını arzuladığım oluyor.
Zaman zaman dostlarımın teknelerinde bu özlemimi giderebiliyorum.
Yine de tekneme döndüğümde bir Ohh... çekmekten de kendimi alamam.
Yeni bir tekne almaya kalksam yine katamaran alırım diye düşünüyorum.
Daha önce de dediğim gibi benimkisi mantık evliliği. Küçük kaçamaklarımı
umarım Vega affeder.
|
Sevgiler,
29
Nisan 2004
©
Dr.Korhan
Sökmen
http://www.catamaranvega.com
|